Ömer Memoğlu

Ömer Memoğlu

30 Temmuz 2025 Çarşamba

Türkiye’nin Beşinci Nesil Millî Muharip Uçak KAAN Projesi Üzerine Teknik ve Stratejik Bir Değerlendirme

Türkiye’nin Beşinci Nesil Millî Muharip Uçak KAAN Projesi Üzerine Teknik ve Stratejik Bir Değerlendirme
0

BEĞENDİM

Times Of Defence Yazarı – Öğr. Gör. Ömer Memoğlu – 30 Temmuz 2025

 

Modern muharebe sahasında hava platformları stratejik önem arz etmekte, operasyonların ilk aşamasında stratejik noktalara hava saldırıları icra edilmektedir. Modern muhabere sahasının doğası gereği yerli ve millî hava platformlara sahip olmak, aktörleri caydırıcılıkta ön plana çıkarmaktadır. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti Devleti 5. nesil savaş uçağı MMU KAAN’ın üretimi konusunda faaliyetlerine devam etmekte, dünyada 5. Nesil savaş uçağı geliştirebilen sayılı ülkeler arasında yerini almak adına adım atmıştır.

Türk Hava Kuvvetleri’nin mevcut F-16 platformlarının 2030’lu yıllardan itibaren kademeli olarak envanter dışına çıkacağı öngörülmektedir. Bu değişimin yol açacağı kuvvet açığını yerli bir beşinci nesil savaş uçağı ile kapatmak amacıyla başlatılan KAAN Geliştirilmesi Projesi, Türkiye’nin savunma sanayiinde ileri teknolojiye dayalı stratejik bir eşiği temsil etmektedir. TUSAŞ’ın ana yükleniciliğinde yürütülen proje aynı zamanda ulusal uçak tasarımı, entegrasyonu, üretimi ve sertifikasyonu kabiliyetlerinin geliştirilmesini hedeflemektedir.

Söz konusu girişim, sadece platform üretimiyle sınırlı kalmamakta; aynı zamanda ülke genelinde bir teknoloji ve insan kaynağı ekosisteminin inşa edilmesini amaçlamaktadır. Bu yönüyle KAAN Projesi, Türkiye’nin havacılıkta dışa bağımlılığını azaltmanın ötesinde, küresel savunma mimarisinde stratejik bir aktör olarak konumlanma çabasının en önemli yansımasıdır.

c

Teknik Özellikler ve Mühendislik Yetenekleri

KAAN, boyut ve performans değerleri itibarıyla beşinci nesil muharip uçaklar arasında rekabetçi bir konumda yer almaktadır. Aşağıda teknik bileşenleri özetlenmiştir:

Boyutlar ve Kütle: Kanat açıklığı 13,4 m, uzunluk 20,3 m, kanat alanı 71,6 m²; azami kalkış ağırlığı ise 34.750 kg’dır.

İtki ve Performans: Çift motorlu yapıdadır; her biri 13.150 kgf itki gücü sağlayan iki turbofan motor ile 1.8 Mach azami hıza ve 55.000 ft servis tavanına ulaşabilmektedir.

Uçuş Zarfı: +9/-3,5 G limitleri ile yüksek manevra kabiliyeti sunar; süper seyir (supercruise) kabiliyeti mevcuttur.

Gizlilik Özellikleri: Radar ve kızılötesi iz azaltma teknikleri, dahili silah yuvaları ve özel gövde tasarımıyla düşük görünürlük sağlanmaktadır.

Aviyonikler: Entegre modüler yapıdaki aviyonik mimari; sensör füzyonu, geniş ekran göstergeler, kaska monteli gösterge sistemleri, elektro-optik, RF sistemleri ve IFF ile bütünleşik çalışmaktadır.

Muharebe Yetkinlikleri: Görüş içi ve ötesi silahlar, hassas vuruş kabiliyeti, yapay zekâ destekli karar destek sistemleri ile görev verimliliği artırılmıştır.

d

Operatif Yetenekler ve Muharebe Üstünlüğü

KAAN, hem hava-hava hem hava-yer muharebe görevleri için optimize edilmiş çok rollü bir platform olarak planlanmıştır. Harekât alanında yüksek durumsal farkındalık sunan uçak, gelişmiş sensör füzyonu ve karar destek sistemleri ile birlikte karmaşık harp ortamlarında etkinlik sağlayabilmektedir.

Müşterek çalışabilirlik ilkesi doğrultusunda F-16, HİK, SİHA ve ATAK gibi diğer platformlarla entegre görev icrası mümkündür. Süpersonik hızlarda dâhili silah yuvalarından hassas atış yapabilmesi, KAAN’ı yüksek hızda çatışma ortamlarında düşük izli ve ölümcül bir varlık hâline getirmektedir. Muharebe hasar tespiti, kısa görev hazırlık süresi, kolay bakım ve sürdürülebilir ömür döngüsü gibi parametreler operasyonel çeviklik ve görev sürekliliği açısından önemli avantajlar sunmaktadır.

e

Stratejik Konumlandırma ve Uluslararası Kıyaslama

KAAN’ın sahaya sürülmesiyle Türkiye, beşinci nesil muharip uçak üretebilen sınırlı sayıdaki ülke arasında yerini almış olacak. ABD’nin F-22 ve F-35 sistemleri, Çin’in J-20’si, Rusya’nın Su-57’si ile mukayese edildiğinde KAAN; hem mühendislik çözümlemeleri hem de stratejik vizyon itibarıyla özgün bir yere sahiptir.

Uçak, NATO kuvvet yapısına entegre olabilecek altyapıyla geliştirilmektedir ve özellikle yapay zekâ destekli aviyonik sistemleriyle “dijital savaş alanı” kavramının öncüllerinden biri olmaya adaydır. Ayrıca yerli üretim oranı ve millî yazılım sistemleri sayesinde veri güvenliği açısından da dışa bağımlılığı en aza indiren bir yaklaşım benimsenmektedir.

MMU KAAN Bilgi Grafiği

f

Teknolojik Eşik ve Stratejik Sıçrama

IDEF (Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı) 2025’in ardından görüldüğü üzere MMU KAAN, sadece bir muharip uçaktan çok daha öte, Türkiye’nin yüksek teknolojili savunma platformları geliştirme ve ihraç etme kapasitesinin bir sembolüdür. IDEF, Türkiye’nin savunma ekosisteminde geldiği noktayı göstererek ‘dosta güven, düşmana korku salan’ bir savunma ekosistemini tüm dünyaya göstermiştir.

Savunma sanayiinin dışa bağımlılıktan kurtulması yönünde atılan adımlar, yüksek mühendislik kapasitesinin millîleştirilmesi ve beyin gücünün yurt içinde tutulması açısından MMU KAAN Projesi, sistemik bir dönüşümün kilit unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.

2024 yılında gerçekleşen ilk uçuşun ardından, KAAN’ın seri üretim sürecine girmesiyle birlikte Türk Hava Kuvvetleri, yeni nesil hava hâkimiyetini millî imkanlarla tesis edecek kapasiteye ulaşacaktır. Yani MMU KAAN ile Türkiye hem bölgesel hem de küresel güç projeksiyonunda caydırıcılığını artırarak ‘dosta güven, düşmana korku salmaya’ devam edecektir.

Devamını Oku

Ulusal Hava Sahalarının Müdaafasında Bütünleşik ve Çok Katmanlı Hava Savunma Sistemlerinin Stratejik Önemi: Demir, Çelik ve Altın Kubbe HSS’lerinin Karşılaştırılması

Ulusal Hava Sahalarının Müdaafasında Bütünleşik ve Çok Katmanlı Hava Savunma Sistemlerinin Stratejik Önemi: Demir, Çelik ve Altın Kubbe HSS’lerinin Karşılaştırılması
0

BEĞENDİM

Öğr. Gör. Ömer Memoğlu ve Güldeniz Suna – 28 Temmuz 2025

 

Özet

21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonu ve ikinci çeyreğinin başında değişen muharebe sahası çerçevesinde Muharebe 2.0 dönemi yaşanmakta, müşterek ve entegre sistemler önem kazanmakta ve ulusal güvenliğin tesis edilmesinde ülkelerin bütünleşik ve çok katmanlı hava savunma sistemleri kritik önem taşımaktadır. Hibrit ve asimetrik savaşlar ve özellikle Ortadoğu coğrafyasında devam etmekte olan vekalet savaşları nedeniyle bölgedeki aktörler oluşan istikrarsızlık iklimi çerçevesinde füze tehditlerine açık hâle gelmektedirler.

Bölgedeki aktörlerden İsrail’in jeostratejik konumu göz önünde bulundurulduğunda Tevratik anlayışından süregelen yayılmacı politikaları/saldırgan emelleri bölgede güvensizlik/istikrarsızlık ikliminin oluşumuna neden olmakta ve bu istikrarsızlık İsrail’in kendisine de yansıdığından birçok hava tehdidi ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu nedenle İsrail şehir merkezli güvenlik ekseninde şekillendirdiği Demir Kubbe HSS’yi geliştirmiştir. Bu bölgede yer alan Türkiye gibi bir aktör ise etrafı adeta bir ateş çemberiyle kuşatılmış, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) hedefi olduğundan sipariş usulü oluşturulan ve küresel emperyalizmin taşeronu hâline gelmiş PKK/YPG/KCK gibi bölgesel terör örgütleriyle/unsurlarıyla yıllarca mücadele etmek durumunda kalmıştır. Bu nedenle ulusal hava sahasının güvenliği/hava savunma mimarisi Türkiye adına da kritik öneme sahiptir.

Türkiye bölgedeki istikrarsızlık iklimi ve terörle mücadele kapsamında yurt güvenliğini sağlamak maksatlı Çelik Kubbe HSS’yi geliştirmiştir. Küresel belirsizlikler çağı olarak da tanımlanan 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonu ve ikinci çeyreğinin başında küresel ölçekte asimetrik tehditlerin artması, Çin’in yükselişi, Covid-19 krizi, Rusya-Ukrayna savaşı, yoğunluklu olarak Türkiye’yi hedef alan ve bölgesel denklemleri/Ortadoğu’nun demografik yapısını değiştirme/dönüştürme sosyalizasyonuna neden olabilecek bir göç mühendisliği ile karşı karşıya kalınan bir istikrarsızlık ikliminde ABD de Ortadoğu’dan çekilmek yönünde bir politika geliştirmiştir.

Söylemde öyle olsa da eylemde süreç tam olarak  çekilme olarak değerlendirilememektedir. Nihai hedef olarak ABD’nin küresel hegemonyasını devam ettirebilmek adına bölgesel askeri varlık konuşlandırmak yerine envanterinde bulunan uçak gemilerini dünya denizlerinde stratejik noktalara konuşlandırmak kapsamında bir stratejiye evrildiği görülmektedir. Bununla birlikte Çin’in yükselişine ve Rusya tehdidine karşı küresel hegemonyasının hava savunmasının güvenliğini sağlamak adına kıtalararası bir konsept olan Altın Kubbe HSS’yi duyurması da ABD’nin hava savunma sistemi projesinin ilk adımı olarak değerlendirilebilir ve uzay temelli olduğu görülmektedir.

Kıtalararası stratejik hedeflerle rakiplerinin sistemlerine yönelik alternatif bir arayış içerisine giren ABD,  Altın Kubbe HSS’yi Trump 2.0 döneminde duyurmuştur. Bu çalışmada adı geçen HSS’ler ayrı ayrı ele alınacak olup, sonuç kısmında ise teknik ve stratejik çerçevede Demir, Çelik ve Altın Kubbe HSS’lerin karşılaştırılmalarının yapılması amaçlanmaktadır.

Giriş

Değişen küresel paradigmalarla birlikte ortaya çıkan hibrit savaşlar, savunma ve silahlanma sistemlerinde ileri teknolojik bir dönüşümü zorunlu kılmaktadır. Hibrit savaşlar kapsamında asimetrik tehditlerle karşı karşıya kalan aktörler vekalet savaşları bağlamında bölgesel denklemleri etkileyebilmek adına örtülü operasyonlar gerçekleştirmektedirler. Uzmanlar, “hibrit savaş” terimini farklı şekillerde kullanmakta olup; “gri bölge stratejileri”, “çatışma altı rekabet”, “aktif tedbirler” ve “yeni nesil savaş” gibi benzer kavramlar da günümüzde yaygın şekilde kullanılmaktadır (Chivvis, 2017).

Günümüz dünyasında karşı karşıya kalınan asimetrik tehditlerin arttığı bu döneme dair hangi kavram kullanılırsa kullanılsın karşı karşıya kalınan asimetrik iklimin çok çeşitli tehditleri içerisinde barındırdığı ve konvansiyonel olmayan tehditleri de içeren bir çatışma ortamı doğurduğu ortadadır. Bu kapsamda hibrit savaşlarla karşı karşıya kalan aktörler, bu çok boyutlu tehditlere karşı çok boyutlu güvenlik paradigmaları geliştirmek durumundadırlar (Josan ve Voicu, 2015).

Bu çok boyutlu tehdit algılarının geliştiği ortamlardan biri olan hibrit savaş konsepti, konvansiyonel savaşlardan ziyade 21. yüzyılın değişen güvenlik paradigmaları çerçevesinde artan tehdit algılamalarına karşı amorf ağları/karmaşıklığı göstermektedir (Barbu, 2015).

Özellikle vekalet savaşları bağlamında paramiliter yapılar kullanılmaktadır. Vekâlet savaşlarında doğrudan askerî müdahalede bulunulmadığı gibi devletler ya da devlet dışı aktörler kapsamında genellikle bölgesel veya küresel güç mücadelelerinin bir yansıması/sonucu olarak ortaya çıkan silahlı çatışmalar ele alınmaktadır (Demir, 2025).

Bununla birlikte hibrit savaş kavramı ile alakalı henüz olarak net kabul gören bir tanımlama bulunmamakla birlikte, kavramın genel olarak klasik savaş yöntemleriyle paramiliter unsurların entegrasyonu kapsamında geleneksel olmayan savaş yöntemlerinin müşterek kullanıldığı senaryolar gösterilmektedir (Hoffman, 2009).

21.yüzyılın asimetrik, hibrit ve çok boyutlu örtülü operasyonlarına karşı koyabilmek için ileri teknoloji teçhizat ve ekipmanlar aktörlerin silahlı kuvvetlerini modernize etmelerine neden olmuştur. Bu modernizasyon sürecine uyum sağlayamayan aktörler asimetrik tehditlere karşı koyamaz hâle geldiklerinden ciddi güç kayıpları yaşamışlar, bu minvalde bölgesel denklemler hassas değişimlere neden olmaktadır.

Odak noktası hâline gelen ileri teknolojiyle birlikte yaşanan dönüşümde ulus devletler ve ulus ötesi teknoloji şirketleri küresel ölçekte çetin bir rekabet yarışına girmişlerdir. Dördüncü nesil savaş ve nükleer üçleme anlayışındaki değişim süreci, dördüncü nesil savaş doktrini kapsamında, Soğuk Savaş döneminin temel caydırıcılık unsurları olan kıtalararası balistik füzeler (ICBM), denizaltıdan fırlatılan balistik füzeler (SLBM) ve ağır bombardıman uçakları (aynı zamanda yeni nesil nükleer kapasiteli F-35 ve F-22 gibi savaş uçakları), artık sadece yeni yapının bir parçası hâline gelmiştir (Graham, 2010).

Modern savaş anlayışının yeni üçlemesi, bu geleneksel unsurların yanında şu iki temel bileşeni içermektedir: Aktif ve pasif savunma sistemleri, özellikle gelişmiş füze savunma sistemleri; Yüksek teknolojiye dayalı güç projeksiyon kabiliyetleri, buna ülke içi ve dışındaki askeri üsler, uçak gemileri, insansız hava araçları gibi platformlar ile özel eğitimli, hızlı konuşlandırılabilir özel kuvvet birlikleri gibi stratejik kuvvet çarpanları dahildir. Bu yeni yapı, yalnızca nükleer caydırıcılıkla sınırlı kalmayıp, çok boyutlu bir askerî kapasiteye geçişi ifade etmektedir (Graham, 2010).

Dördüncü nesil savaşlar (4GW), devlet dışı aktörlerin ve kültürel unsurların yer aldığı asimetrik savaş biçimidir; bu savaş türünde gölge savaşlar, paralı askerler ve hafif piyade gibi araçlarla fiziksel ve ahlaki düzeyde çatışmalar yaşanır. Bilgi teknolojileri ve siber uzayın da kullanıldığı 4GW, modern savaşın karmaşık bir görünümünü yansıtır (Qureshi, 2019).

Beşinci nesil savaş (5GW) ise algılar ve bilgi üzerinden yürütülen, kültürel ve ahlaki boyutları olan bir mücadeledir; bu savaşta kitlelerin dünya ve siyaset algıları manipüle edilerek, bilgi hakimiyeti sağlanmaya çalışılır. Böylece 4GW’nin asimetrik tehditlerle şekillenen çatışma yapısı, 5GW’de bilgi savaşlarının ve veri kontrolünün merkezi olduğu yeni bir döneme evrilmiştir (Qureshi, 2019).

4. nesil savaş doktrinleri kapsamında ülkelerin ulusal hava sahalarını hedef alan asimetrik tehditlere karşı geliştirilen hava savunma sistemleri, ulusal güvenlik doktrinlerinin başat aktörü arasında yerini almaktadır. Çünkü ulus devletleri hedef alan asimetrik tehditlerin başında istikrarsızlaştırılan bölgelerden özellikle bu bölgelere komşu olan ülkelerin sınır bölgelerine faili belli olmayan füze saldırıları isabet etmektedir.

Terörün paramiliter yapılara sipariş edildiği çok denklemli ve çok boyutlu bir vekalet savaşı ortamında ulusal güvenliğin tesis edilmesinin tek yolu ülkenin yalnızca karasal sınırlarını müdafaa etmek değil, ulusal hava sahasının da vatan toprağı gibi korunması gerektiği ortaya çıkmıştır.

Hava sahaları ulusal ve uluslararası olmak üzere iki türlüdür. Ulusal hava sahası, devletlerin kara ülkesi ve karasuları ile iç suları üzerindeki hava sahasıdır. Uluslararası hava sahası ise sözü edilen ulusal hava sahası dışında kalan hava sahasıdır. Ulusal hava sahasının hukuki rejimi, ilgili devletin tam ve münhasır egemenliğine dayanır. Uluslararası hava sahasında ise serbesti prensibi esastır (Pazarcı, 2013).

1-İSRAİL’İN ORTADOĞU’DA OLUŞTURMUŞ OLDUĞU İSTİKRARSIZ DENKLEM VE HAVA SAVUNMA SİSTEMLERİ

1948 yılında kurulan İsrail, henüz 100 yıllık bir devlet hafızasına sahip olmamış olsa da jeopolitik ve jeostratejik yönden bölgesel tüm aktörleri teolojik çerçevede Tevratik anlayışına göre düşman olarak görmektedir. Bu nedenle Kenan diyarı olarak isimlendirilen bölgenin içerisinde yer alan Filistin topraklarına toprak satın alma yoluyla yerleşmiş, zamanla topraklarını genişletmiş ve genişletmeye de devam etmektedir. Bölgedeki tüm istikrarsızlık, İsrail’in yayılmacı yaklaşımı ve saldırgan tutumu kapsamında sürekli yeniden alevlenmektedir.

1

Harita 1. İsrail’in Genişleme Süreci

Harita 1’de görüldüğü üzere 1946 yılında Filistin toprakları içerisine toprak satın alma yoluyla yerleşen İsrailli Yahudi halkı zaman içerisinde topraklarını genişleterek kendi geldiği kaderini tersine çevirmiş ve 2008’den sonra görüldüğü üzere sanki İsrail Filistin’den toprak almış gibi gözükmek yerine Filistin İsrail’den toprak almış gibi gözükmektedir.

BM Taksim Planı’nın gerçekleştiği 1947 yılındaki haritaya bakıldığında Filistin topraklarının %42.88’i Araplara, %56,47’si ise Yahudilere verilmiştir. Bu taksime iki tarafın da itiraz etmesi, doğrudan 1948-49 Birinci Arap-İsrail Savaşı’na dolaylı olarak da 77 yıl boyunca sürecek olan savaşlara, işgallere ve soykırımlara neden olmuştur (Armaoğlu, 2022).

1949-1967 yılları arasında yaşanan savaşların neticesinde İsrail Devleti, topraklarını genişletmiştir. İsrail Dışişleri Bakanı Abba Eban, BM Güvenlik Konseyi’nin 1967 yılı 242 sayılı kararında yer alan işgal edilen topraklardan çekilme talebini, “güvenlikli ve tanınmış sınırları” içeren bir barışın tesis edilmesi durumunda kabul edeceğini dile getirmiştir. Rusya, Mısır, Ürdün ve Suriye’nin de tepkisine neden olan bu karar, kabul edildiği andan itibaren tartışmalara neden olmuştur ancak bundan sonraki tüm barış planlarının merkez noktası olma niteliğini devam ettirmiştir (Armaoğlu, 2022).

Son haritaya gelindiğinde ise İsrail’in, çeşitli uluslararası hukuk kurallarını ihlal ederek Filistinli Arap halkını öldürerek, açlıkla imtihan ederek ve sürgüne zorlayarak topraklarını genişlettiği görülmektedir. İzlediği yayılmacı politikayla Filistin halkına soykırım uygulayan işgalci İsrail, bu politikayı sürdürmek amacıyla çeşitli sistemler ve silahlar geliştirmiştir.

İsrail’in bu yayılmacı saldırgan emelleri kendisine yönelik de ciddi hava tehditlerine neden olduğundan, bu koruma içgüdüsü çerçevesinde Filistin ve Lübnan merkezli Hizbullah’a karşı geliştirmiş olduğu Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi (İbranice: Kippat Barzel), İsrail’in bölgesel saldırgan politikaları kapsamında şehir yapılanmaları özelinde olası balistik füzelere/muhtemel hava tehditlerine karşı şehir yapılanmalarını korumak amacıyla bir güvenlik şemsiyesi olarak geliştirilmiştir. Yani  İsrail’in ulusal hava sahasının müdafaası, balistik tehditlere karşı ve siber güvenlik politikalarının korunması çerçevesinde bölgesel güvenlik yaklaşımının doruk noktasını Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi oluşturmaktadır (Şengül, 2019).

Bununla birlikte İsrail’in geliştirmiş olduğu Demir Kubbe HSS, Ortadoğu’daki bölgesel denklemi değiştirmiş ve İsrail’in hasım olarak gördüğü aktörler de İsrail’in bu güvenlik şemsiyesini (Demir Kubbe HSS’yi) aşmanın/delmenin arayışı içerisine girmişlerdir. İsrail’in Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi’ni aşmanın/delmenin ya da deaktive hâle getirmenin çeşitli yolları vardır. Bunlardan birincisi hedef alınan bölgeye yönelik füze saldırılarının yoğun tutulması sistemin hata payı göz önünde bulundurularak binde bir de olsa Demir Kubbe’yi delmenin bir yoludur. Bunlardan ikincisi Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi’nin siber güvenlik protokolüne yönelik yoğun füze bombardımanının ardından sisteme yönelik siber bir saldırı gerçekleştirmek ve sistemi deaktif hâle getirmektir. Saha tecrübelerine istinaden tecrübeyle sabit bu iki husus Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi’nin aşılmaz bir güvenlik şemsiyesi olmadığını kanıtlar mahiyettedir.

Hâl böyle olunca Ortadoğu gibi bir coğrafyada güçlü bir devlet olabilmek ve güvende kalabilmek için aşılmaz, delinmez, geçilmez ve siber güvenlik protokolleri çerçevesinde siber saldırılara karşı dirayetli bütünleşik bir hava savunma sisteminin geliştirilmesi kritik önem arz etmektedir. Konuyla ilgili olarak bölgenin bir diğer oyun kurucu aktörü Türkiye, yerli ve milli kabiliyetleriyle bütünleşik ve çok katmanlı hâle getirdiği Çelik Kubbe Hava Savunma Sistemi’yle İsrail’in Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi’ne bir alternatif oluşturmuş ve yalnızca şehir merkezli bir koruma/güvenlik şemsiyesi değil karasal Misâk-ı Milli sınırlar ve Misâk-ı Milli sınırlar ötesinde tehdit algılaması gerçekleştirerek çok boyutlu asimetrik tehditlere karşı yurt genelini kapsayan bir hava savunma sistemi geliştirmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geliştirmiş olduğu Çelik Kubbe Hava Savunma Sistemi, saha tecrübeleri çerçevesinde Demir Kubbe HSS’yi geride bırakmış ve sistemin dört katmandan oluşması kapsamında alçak, orta ve yüksek irtifadan gelebilecek muhtemel tehditlere karşı katmansal çerçevede bölgedeki aktörlere hava savunma sisteminin ihracatı söz konusu olabilir.

2-DEMİR KUBBE HAVA SAVUNMA SİSTEMİ

2005 yılında Rafael Advenced Defense System ve Israel Aerospace Industries tarafından, alçak irtifalı tehditlere karşı koruma sağlama amacıyla geliştirilen Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi, 360 derecelik saldırılara eş zamanlı yanıt verebilen mobil bir sistemdir. 2011 yılında geliştirilmesi tamamlanıp İsrail’in katmanlı hava savunmasının en alt katmanı olarak hizmete giren sistem, tüm iklim faktörlerine uyumlu bir şekilde çalışmaktadır. 4 ile 70 kilometre arasındaki kısa ve orta menzilli roketlere ve 155 mm’lik topçu ve havan mermilerine karşı koymaya yönelik tasarlanmış olup atılan roket veya mermilerin şehrin kritik bölgelerine düşme riskini dikkate alarak harekete geçmektedir. Böylelikle yüksek maliyetle üretilen füzelerin dikkatli şekilde kullanımı sağlanarak ekonomik tasarruf hedeflenmektedir. (Şengül, 2019)

2

Görsel 1. Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi (BBC, 2021).

Üç merkezli bir bileşene sahip olup şöyledir:

(1)Tespit ve Takip Radarı (EL/M-2084),

(2)Muharebe Yönetimi ve Kontrol (BMC),

(3)Füze Atış Birimi.

1-Tespit ve Takip Radarı (EL/M-2084): İsrail Havacılık ve Uzay Endüstrisi’nin alt kuruluşu Elta ile İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) işbirliğiyle geliştirilen Tespit ve Takip Radar Sistemi, fırlatılan tehditleri algılayıp uçuş yörüngelerini izlemektedir. Yüksek hassasiyet özelliğine sahip olup tehditlerin nereye düşeceğini belirlemektedir (Web 1, 2024; Web 2, 2024).

2-Muharebe Yönetimi ve Kontrol (BMC): İsrailli yazılım şirketi mPrest Systems tarafından Rafael İSS Şirketi için geliştirilen modül, radar verilerini inceleyip öncelikli tehditleri belirlemektedir. Algılanan tehditlerin tahmin edilen bölgeye ulaşmadan imhası için bir füze ateşlenmektedir (Web 1, 2024; Web 2, 2024).

3-Füze Atış Birimi: Demir Kubbe HSS’ye özel olarak Rafael tarafından üretilen “Tamir” adlı güdümlü füzeler, savaş başlığını gövdesinin orta kısmında taşımaktadır. Elektro-optik sensörler ve yüksek manevra sağlaması amacıyla eklenen yönlendirme kanatlarına sahip olan füze, hedefi ona yakın bir noktada patlayarak (blast warhead) imha etmektedir. Buna ek olarak füzelerin kafa kafaya çarpışması (hit-to-kill) özelliğine de sahiptir (Web 1, 2024; Web 2, 2024).

Ağustos 2011 ve Mart 2012 tarihleri arasında gerçekleşen çatışmalar esnasında Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi %84’e kadar başarı oranı sağlamıştır. Yeni hizmete giren bir ürün için bu oran hatırı sayılır nitelikte bir başarıdır (Shapir, 2013).

Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi’nin stratejik etkileri şu şekilde açıklanabilir:

1-Başta Filistin olmak üzere bölgesel aktörlerden gelebilecek füze ve roket saldırılarına karşı sivil yerleşimleri korumak,

2-Hamas gibi direniş unsurlarının asimetrik saldırılarına karşı şehrin stratejik noktalarını koruma görevi yapmak,

3-İsrail savunma sanayisine önemli bir katkı sağlamakta olup Avrupa ülkelerine yaptığı ihraçlarla ülke ekonomisine gelir sağlamaktadır.

3-ÇELİK KUBBE HAVA SAVUNMA SİSTEMİ

Küresel belirsizlikler ve artan tehdit algılamaları çerçevesinde 21.yüzyılın ikinci çeyreğine girildiğinde ulus devletlerin ulusal sınırları (Misak-ı Milli) yalnızca vatan toprağından ibaret değerlendirilemez. Kezâ kuvvetler komutanlıkları bünyesinde hava, kara ve deniz kuvvetlerine ek olarak siber ve uzay komutanlıkları stratejik olarak önem kazanmış ve ulus devletler değişen muharebe sahası çerçevesinde ulusal sınırlarını topraklarının çok daha ötesine taşımak durumunda olmuş/yeni muharebe sahalarında da varlık göstermek durumunda olmuşlardır.

Geleceğin savaşları yalnızca muharebe sahalarında değil, tüm alanlarda eşzamanlı yürütülen entegre harekâtlarla kazanılacaktır. Bu yüzden aktörlerin geliştirdiği yerli ve millî savunma sanayii sistemleri büyük önem arz etmekte, özellikle bu sistemlerin entegre harekât kabiliyetleri ve müşterek operasyon yürütebilme becerileri kritik önem taşımaktadır.

Modern savaş doktrinleri, düşmanı yalnızca fiziksel olarak değil; bilgi, zaman ve mekân boyutlarında da çevrelemeye odaklanmaktadır. Bu çerçevede  ABD Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı TRADOC Concepts Division tarafından geliştirilen Multi-Domain Battle (çoklu alanlar) doktrini, çok çarpıcı bir öngörüyle dikkat çekmektedir. TRADOC Concepts Division’a göre, “Geleceğin çatışmalarında zafer, tüm alanlarda entegre harekâtı rakiplerinden önce kurabilenlerin olacaktır.” (Wójtowicz ve Król, 2018).

Bu entegre harekât vurgusu özellikle yeni nesil tehditlere karşı yalnızca teknik üstünlükle değil, çok alanlı (multi-domain) çevikliğe sahip entegre sistemlerle karşılık verilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Kara, hava, deniz, siber ve uzay alanlarının iç içe geçtiği bu yeni savaş konseptinde başarı hızla entegre olabilen akıllı/entegre yapılarla mümkün olacaktır.

3

Görsel 2. Çoklu Alan Savunması ve Çoklu Alan Taarruzu

Türkiye Kuvvetler Komutanlıkları bünyesinde çoklu alanlar doktrini kapsamında revizyonist bir değişime giderek Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde Uzay Komutanlığını kurmuştur. Değişen muharebe sahalarına genel bir bakış kapsamında kara, hava, deniz, siber ve uzay alanları karşımıza çıkmaktadır.

Gök Vatan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ulusal hava sahasını tanımlayan ve Misak-ı Milli sınırları gibi (toprak gibi havayı da kabul eden) bir kavramdır. Bu nedenle Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) Gök Vatan doktrini kavramını geliştirmiştir. Hatta bu kavramın nesillere aktarılması adına Millî Eğitim Bakanlığı’nın maarif modeli çerçevesinde coğrafya dersinin ders kitabının içerisinde Gök Vatan, Mavi Vatan gibi kavramlara da değinilerek nesillerin milli doktrinlerimizi içselleştirmesi amaçlanmaktadır.

4

Görsel 3. MEB Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeli 9. Sınıf Coğrafya Ders Kitabı, s. 62-63.

Türkiye’nin hava sahasını (Gök Vatan’ını) hasım aktörlerin tehditlerine karşı korumak için bütünleşik ve çok katmanlı hava savunma mimarisi/sistemi Çelik Kubbe geliştirilmiştir. Hasım aktörlerin Türkiye’nin ulusal hava sahasına (Gök Vatan’ına) izinsiz girişleri, ulusal hava sahası sınırlarının ihlâl edilmesi ve olağan/muhtemel hava saldırılarına yönelik önleyici ve bertaraf edici sistemler bütününe Çelik Kubbe Hava Savunma Sistemi adı verilmektedir.

5

Görsel 4. Türkiye’nin Bütünleşik ve Çok Katmanlı Hava Savunma Sistemi/Mimarisi Çelik Kubbe

6

 Görsel 5. Türkiye’nin Bütünleşik ve Çok Katmanlı Hava Savunma Sistemi/Mimarisi Çelik Kubbe HSS Katmansal Perspektif

 Türkiye’nin bütünleşik ve çok katmanlı hava savunma sistemleri Çelik Kubbe; alçak, orta ve yüksek irtifadan gelebilecek olan muhtemel hava tehditlerine karşı Türkiye’nin ulusal hava sahasını (Gök Vatan’ını) korumak için geliştirilmiş ileri teknolojik ve entegre bir sistemdir. Çelik Kubbe HSS, toplamda dört katmandan oluşmaktadır.

Bütünleşik ve çok katmanlı hava savunma sistemi Çelik Kubbe’nin birinci katmanında yer alan milli çözümlerimiz şu şekildedir:

KMS, KORKUT, AİC, İHTAR, ŞAHİN, GÖKER ve GÖKBERK.

Bütünleşik ve çok katmanlı hava savunma sistemi Çelik Kubbe’nin ikinci katmanında yer alan milli çözümlerimiz şu şekildedir:

HERİKKS, C-RAM, HERİKKS-VI, HİSAR A+, GÖKDEMİR ve GÜRZ.

Bütünleşik ve çok katmanlı hava savunma sistemi Çelik Kubbe’nin üçüncü katmanında yer alan milli çözümlerimiz şu şekildedir:

KALKAN, KALKAN II, HİSAR O+ ve HİSAR U.

Bütünleşik ve çok katmanlı hava savunma sistemi Çelik Kubbe’nin dördüncü katmanında yer alan milli çözümlerimiz şu şekildedir:

SİPER 1 ve SİPER 2.

Katman 4 (Kırmızı): Türkiye’nin bütünleşik ve çok katmanlı hava savunma sistemi/mimarisi Çelik Kubbe’nin dördüncü katmanında yer alan SİPER ürün 1 ve SİPER ürün 2 ile uzun menzilli tehditlere karşı 150+ km önleme menziline sahip olarak Türkiye’nin ulusal hava sahasına (Gök Vatan’ına) yönelik çok boyutlu tehditleri önleme/bertaraf etme caydırıcılığına erişilmiştir. SİPER ürün 2 ise yalnızca Türkiye’nin ulusal hava sahası (Gök Vatan’ı) için değil; jeopolitik ve jeostratejik düzlemde bölgesel denklemleri değiştirerek Türkiye’yi bölgesel oyun kurucu/küresel oyun bozucu bir aktör hâline getirerek hasım aktörlere karşı caydırıcılığını artırmıştır.

7

Görsel 6. SİPER 1 ve SİPER 2: Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi

SİPER ürün 2’nin teknik kabiliyetleri çerçevesinde özellikle 150+ kilometre menzilli önleme kapasitesi ve terminal safhada aktif radar güdümüne sahip olması, Türkiye’ye yönelik tehditleri henüz ulusal hava sahasına (Gök Vatan’ına) muhtemel tehditlerin yaklaşamadan bertaraf edilmesine/imha edilmesine katkı sunmaktadır.

Katman 3 (Yeşil): KALKAN ve KALKAN II radar sistemleri, hava hedeflerinin uzun menzilden tespiti ve takibi için geliştirilmiştir. Yüksek hassasiyetli izleme kabiliyeti sunan bu radarlar, entegre hava savunma ağının önemli bir erken uyarı unsurudur. HİSAR O+ ve HİSAR U ise orta irtifa hava savunma sistemleri olup, sabit ve hareketli hedeflere karşı etkili olmakla birlikte aynı zamanda yüksek hareket kabiliyetine sahip bataryalarla konuşlandırılabilir. Özellikle HİSAR U, 100 km’nin üzerinde menzili ile geniş bir koruma hacmi sağlar.

Katman 2 (Lacivert): HİSAR A+ alçak irtifa hava savunma sistemi, 15 km menzile kadar etkili olup insansız hava araçları, helikopterler ve seyir füzelerine karşı görev yapar. HERİKKS komuta kontrol sistemi, tüm katmanları birbirine entegre eden ve sensör-veri paylaşımı sağlayan dijital bir omurgadır. C-RAM (Counter-Rocket, Artillery, Mortar), top ve roket tehditlerine karşı yakın mesafede hızlı müdahale sağlayan sistemdir. GÖKDEMİR, hava savunma füzelerinin mobil platformlarda kullanımı için geliştirilmişken, GÜRZ ise hava tehditlerini lazer ve elektromanyetik yollarla bertaraf etmeye odaklanmış ileri teknoloji bir sistemdir.

Katman 1 (Mavi): KMS (Kısa Menzilli Savunma), yakın hava savunma için radar ve elektro-optik takip unsurlarıyla desteklenen otomatik silah sistemidir. KORKUT, zırhlı paletli araçlara entegre 35 mm çift namlulu top ile uçak, helikopter ve İHA’lara karşı etkili olup atış kontrol radarı ile entegre çalışır. AİC (Alçak İrtifa C-RAM), çok kısa menzilde top ve roket tehdidini bertaraf eder. ŞAHİN ve GÖKER ise 20-35 mm kalibredeki top sistemleriyle hava savunmanın en alt katmanını oluşturur. GÖKBERK ise yeni nesil elektromanyetik tahrikli sistemlerle düşük maliyetli hava hedeflerine karşı görev yapacak şekilde geliştirilmiştir.

4-ALTIN KUBBE HAVA SAVUNMA SİSTEMİ

Küresel belirsizlikler çağında yaşanan hibrit savaşlar, asimetrik tehditler ve nükleer güç yarışları neticesinde ulus devletler, milli sınırlarının ve egemenliklerinin devamını tesis etmek amacıyla ileri teknolojiyi savunma sistemlerine entegre ederek uluslararası sistemin belirsizlik ortamına karşı güçlerini korumaya çalışmaktadır.

Bu amaçla geliştirilen Demir Kubbe ve Çelik Kubbe’ye alternatif arayışına giren ABD, Trump 2.0 döneminde Altın Kubbe Hava Savunma Sistemi’ni geliştireceğini duyurmuştur. Donald Trump tarafından açıklanan sistemin küresel ölçekte bir savunma sağlayacağı; uzun menzilli ve hipersonik füzeler ile dronlara ve denizaltılarından fırlatılabilen seyir füzelerine karşı yörüngeler ötesi bir performansla ABD’yi koruyacağı belirtilmektedir. Aynı zamanda dünya yörüngesinde dönen uydular ve gelişmiş sensörlerle donatılarak uzaya yönelik bir savunma sistemi olacak olması dikkat çekmektedir.

Kamuoyuna duyurusu yapılan bu hava savunma sisteminin küresel nitelikte olması sebebiyle ABD ekonomisine oldukça fazla yük getireceği ve şu anda uygulanmakta olan tasarruf planlarını sekteye uğratacağı yönünde eleştiriler yapılmaktadır (Web 3, 2025).

Pentagon ve SpaceX ortaklığında geliştirilmesi beklenen sistemin Çin ile Rusya’ya karşı ciddi bir tehdit oluşturması ve uluslararası arenada yeni bir güç mücadelesine neden olması beklenmektedir.

5-DEMİR, ÇELİK VE ALTIN KUBBE HSS’NİN KARŞILAŞTIRILMALI ANALİZİ

 İsrail’in Demir Kubbe sistemi şehir merkezli bir savunma sağlamakta olup kısa menzilli bir taktik hava savunma mekanizmasıdır. Türkiye’nin geliştirmiş olduğu Çelik Kubbe HSS ise alçak – orta irtifada HİSAR-A+/O+ sistemi ile yüksek irtifada ise SİPER 1/2 sistemiyle desteklenen çok katmanlı bir ulusal hava savunma mimarisidir. ABD’nin Trump 2.0 döneminde geliştirileceği duyurusunu yaptığı Altın Kubbe sistemi ise kıtalararası tehditleri henüz uzaydayken imha etmeyi amaçlayan,  küresel ölçekli bir caydırıcılığa sahip hava savunma sistemidir (Web 4, 2025).

8

Görsel 7. Demir, Çelik ve Altın: Hava Savunma Sistemleri ile Sınır Ötesi Güvenlik Mimarisi

SONUÇ

İncelemesi yapılan hava savunma sistemlerinin hepsinin kendisini öne çıkaran özellikleri olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu üç sistem içerisinde gerçek caydırıcılığa sahip olan sistem Türkiye’nin Çelik Kubbe’sidir. Bütünleşik ve çok katmanlı yapısıyla yurdun tamamını kapsayan bir güvenlik şemsiyesine sahip olan Çelik Kubbe, hem uygulanabilirliği hem de uygun maliyeti yönünden örnek alınması gereken bir hava savunma mimarisidir.

İsrail’in Demir Kubbe’si ise oluşturduğu aşılmaz ve geçilmez algısını artık sürdürememektedir. Şehir savunması amacıyla geliştirilen sistemin siber saldırılara açık hâle gelmesiyle birlikte güvenilirliği ortadan kalkmış durumdadır.

ABD’nin hava savunma sistemi Altın Kubbe’nin henüz teoride yer alan bir proje olması sebebiyle diğer hava savunma sistemleri kadar önemi bulunmamaktadır. Aynı zamanda kıtalararası bir güvenlik şemsiyesi kurmanın getireceği ekonomik ve teknik maliyeti de ele almak gerekmektedir.

Atmosfer üzerinde yer alan füzelerin uzaydan tespiti, füzelerin uzun ve yavaş bir şekilde seyir alması durumunda mümkün olabilmektedir. Buna bağlı olarak Altın Kubbe’nin kısa ve orta menzilli füzelerin tespitini nasıl gerçekleştireceği merak konusudur. Böyle geniş kapsamlı bir sistemin maliyeti ise ekonomik gelişmişliği hangi düzeyde olursa olsun tüm ülkeleri zorlayacak bir niteliktedir.

KAYNAKÇA

Armaoğlu, F. (2022). Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), Kronik Yayınları.

Barbu, F. M. (2015). Considerations concerning hybrid war. Strategic Impact, (56), 50-56.

BBC. (2021).  Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi. Açık Erişim: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57065623 26 Temmuz 2025 tarihinde erişilmiştir.

Chivvis, C. S. (2017). Understanding russian “hybrid warfare”. Rand Corporation, 17.

Demir, L. (2025). Vekâlet Savaşlarının Teorik Çerçevesi ve Uluslararası Hukuk Açısından Değerlendirilmesi. Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 27(1), 1-21.

Graham, C. M. (2010). Deterrence revalidated: an investigation of the practice and application of deterrence in the post-Cold War world (Doctoral dissertation, University of Aberdeen).

Hoffman, F. G. (2014). Hybrid warfare and challenges. In Strategic studies (pp. 329-337). Routledge.

Josan, A. (2015). Hybrid wars in the age of asymmetric conflicts. Review of the Air force Academy, (1), 49.

Pazarcı, H. (2013). Uluslararası Hukuk. Turhan Kitabevi. Ankara: 298-299.

Qureshi, W. A. (2019). Fourth-and fifth-generation warfare: Technology and perceptions. San Diego Int’l LJ, 21, 187.

Şengül, B. (2019). İsrail’in Güvenlik Algısı ve Yansımaları: Demir Kubbe Savunma Sistemi. Dumlupınar Üniversitesi İİBF Dergisi, (3-4), 19-34.

Shapir, Y. (2013). Lessons from the iron dome. Military and Strategic Affairs, 5(1), 81-94.

Web 1. (2024). Demir Kubbe Nedir: Demir Kubbe Nasıl Çalışır? Açık Erişim: https://www.savunmatr.com/demir-kubbe-nedir-demir-kubbe-nasil-calisir/ 10 Temmuz 2025 tarihinde erişilmiştir.

Web 2.(2024). Demir Kubbe mi S-400 mü? Hangi Hava Savunma? Açık Erişim:  https://www.savunmatr.com/demir-kubbe-mi-s-400-mu-hangi-hava-savunma/ 10 Temmuz 2025 tarihinde erişilmiştir.

Web 3 (2025). ABD Altın Kubbe Hava Savunma Sistemi Kuruyor. Açık Erişim: https://setadc.org/abd-altin-kubbe-hava-savunma-sistemi-kuruyor/  18 Temmuz 2025 tarihinde erişilmiştir.

Web 4 (2025). Demir, Çelik ve Altın Hava Savunma Sistemleri ile Küresel Güvenlik Mimarisi Yeniden Şekilleniyor. Açık Erişim: https://www.benguturk.com/demir-celik-ve-altin-hava-savunma-sistemleri-ile-kuresel-guvenlik-mimarisi-yeniden-sekilleniyor 19 Temmuz 2025 tarihinde erişilmiştir.

Wójtowicz, T. ve Król, D. (2018). Çok alanlı savaş: Amerika Birleşik Devletleri Silahlı Kuvvetleri’nin yeni doktrini. Savaş Çalışmaları Akademisi’nin Bilimsel Makaleleri , (3 (112), 64-78.

[1] Yüksek Teknoloji Araştırma Merkezi (YUTAM), Öğr. Gör., İstanbul, TÜRKİYE, omer.memoglu@yutam.org.tr

https://orcid.org/0000-0002-4144-1035

[2] Yüksek Teknoloji Araştırma Merkezi (YUTAM) Uluslararası İlişkiler Koordinatörü, guldeniz.suna@yutam.org.tr

https://orcid.org/0009-0003-2520-7286

Devamını Oku

Yeni Muharebe Paradigması: Dijital Savaşlar, Çoklu Alanlar ve Küresel Tehditler Karşısında Türkiye’nin Savunma Mimarisi

Yeni Muharebe Paradigması: Dijital Savaşlar, Çoklu Alanlar ve Küresel Tehditler Karşısında Türkiye’nin Savunma Mimarisi
0

BEĞENDİM

Times Of Defence Yazarı – Öğr. Gör. Ömer Memoğlu – 21 Temmuz 2025

 

Savaşın doğasının değişmesi ile birlikte modern muharebe sahasında dijital bir dönüşüm yaşanıyor. Kinetik çatışmaların yerini algoritmalarla yürütülen operasyonlar, sabit cephelerin yerini mobil ve esnek savunma hatları, konvansiyonel orduların yerini ise çok boyutlu harp kabiliyetine sahip entegre kuvvet yapıları alıyor. Yeniden dizayn edilen/iyileştirilen kuvvet yapılarının entegre çalışabilirliği ve müşterek operasyon kabiliyetleri kritik önem taşıyor. Yaşanan bu dijital dönüşüm; küresel belirsizliklerin, asimetrik tehditlerin ve hibrit savaş konseptlerinin/stratejilerinin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Bugünün muharebe sahası artık yalnızca fiziksel bir alandan ibaret değil; aynı anda kara, deniz, hava, siber ve uzayda icra edilen çok katmanlı/çok boyutlu ve çoklu alanları (multi-domain) içeren bir mücadele alanı. Türkiye de yaşanan bu değişime yönelik aksiyon alarak savunma sanayiinde kritik millî teknolojiler geliştirmekte ve Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) kapsamında kritik savaş doktrinleri geliştirerek multi-domain’e uyum sağlayan müşterek dizaynlar oluşturmaktadır.

Muharebe 2.0 olarak da tanımlanabilen bu yeni çağda, dijital dönüşüm, çoklu alan savunması, KBRN tehditleri ve entegre hava savunma sistemleri gibi kritik başlıklarda gösterilen stratejik uyum, yalnızca askerî bir başarı değil; ulusal bağımsızlık ve caydırıcılığın da temel yapı taşları hâline gelmiştir.

Bu çalışma kapsamında IDEF (Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı) 2025 öncesinde Türkiye’nin değişen muharebe sahalarına uyum kapsamında geliştirdiği stratejik doktrinler ve yaklaşımlar ele alınacaktır.

aa1

Muharebe 2.0 ve Modern Muharebe Sahasının Dijital Dönüşümü

Muharebe 2.0 kavramı, konvansiyonel çatışmaların sınırlarını aşarak dijitalleşmenin derin etkisiyle yeniden şekillenen bir savaş evresini temsil ediyor. Modern muharebe sahasında sensör füzyonu, yapay zekâ ile desteklenen karar destek sistemleri ve otonom harp unsurları ön plana çıkarken; fiziksel çatışma alanı, siber ve elektromanyetik spektrumla birleşiyor. Karar alma döngüleri milisaniyelerle ifade edilen bu yeni çağda, dijital ağlar üzerinden yürütülen bilgi savaşı, kinetik güç kullanımının önüne geçebiliyor.

Muharebe 2.0’da başarı artık yalnızca konvansiyonel güçle/silahla değil; veri üstünlüğü, yapay zekâ destekli senaryo analizleri ve dijital gözetleme altyapılarının bütüncül kullanımıyla kazanılıyor. Türkiye’nin özellikle IMECE gözlem uydusu ile gerçekleştirdiği kazanımlar, müşterek operasyonlarda uydu-görüntü desteği sunması çerçevesinde stratejik önem arz ediyor.

aa2

Değişen Muharebe Sahalarında Çoklu Alan Savunması (Multi-Domain)

Geleneksel savaş senaryolarının yerini alan çoklu alan (multi-domain) muharebe anlayışı, birden fazla harekât sahasının senkronize şekilde yönetilmesini zorunlu kılıyor. Bu strateji, yalnızca düşmanı fiziksel olarak mağlup etmeyi değil; iletişim hatlarını keserek, elektronik harple sistemlerini felç ederek ve psikolojik üstünlük kurarak topyekûn bir yıpratma hedefliyor.

Özellikle NATO ve ABD TRADOC’un doktrinleştirdiği bu yaklaşım, Türkiye gibi bölgesel oyun kurucu aktörler açısından da yeni kuvvet yapılandırması, müşterek harekât kabiliyeti ve veri temelli karar alma mekanizmalarını zorunlu kılıyor. Bu bağlamda kara unsurlarının İHA’lar ve uydu sistemleriyle entegre çalışması, klasik savunma zincirlerinin ötesinde bir savunma mimarisi oluşturuyor.

Bunun yanında İDA ve İKA’ların da oyuna dâhil olmasıyla otonom sistemlerin sürü zekâsı ile müşterek operasyonlar gerçekleştirmesi modern muharebe sahasında insansız sistemleri ön plana çıkartırken, millî yapay zekâ ve algoritmaların önemini (siber uzayın kritik önemini) ortaya koyuyor.

aa3

Küresel Belirsizlikler Çağında Artan Asimetrik Tehditler: KBRN

Devlet dışı aktörlerin ve vekil unsurların giderek daha etkili olduğu hibrit tehdit ortamında, KBRN (Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik, Nükleer) saldırılar asimetrik savaşın en yıkıcı enstrümanlarından biri hâline gelmiştir. Maliyet açısından ucuz olması ve bir o kadar da yıkıcı olması sebebiyle özellikle biyolojik ajanlar küresel ölçekte krizlere ve belirsizliklere/istikrarsızlığa neden olmaktadır.

Konvansiyonel önleme mekanizmalarıyla tespiti ve etkisizleştirilmesi zor olan bu tehditler, ulusal güvenlik mimarisinde “öngörülemezliğe karşı direnç” ilkesini gündeme getirmiştir. Türkiye, sınır ötesi risklerin arttığı bu dönemde biyolojik ve radyolojik risklere karşı koruyucu ekipman üretimi, seyyar dekontaminasyon üniteleri ve KBRN eğitim merkezleriyle entegre bir hazırlık süreci yürütmektedir. Bu çaba yalnızca askerî değil; sivil savunma ve kritik altyapıların korunması açısından da stratejik bir gerekliliktir.

aa4

Türkiye’nin Bütünleşik ve Çok Katmanlı Hava Savunma Sistemi Çelik Kubbe

Türkiye’nin hava savunma vizyonu, bölgesel çatışmaların niteliği değiştikçe daha da stratejik bir boyut kazandı. “Çelik Kubbe” çok katmanlı bir savunma ekosistemini temsil ederken; Gök Vatan doktrini ise sadece fiziki hava sahasını değil, ulusal hava sahasını, elektromanyetik spektrumu ve uzayı da kapsayan (+Uzay Vatan Doktrini) bir savunma anlayışının temelini atmaktadır.

aa5

HİSAR-A+, HİSAR-O+, SİPER 1/2 gibi millî hava savunma sistemleri; alçak, orta ve yüksek irtifa tehditlerine karşı çok katmanlı bir refleksin yapı taşlarını oluşturuyor. Ayrıca S/İHA’lara karşı geliştirilen lazer sistemleri, elektromanyetik top teknolojileri ve yapay zekâ tabanlı tehdit tanıma algoritmaları sayesinde hava savunması artık reaksiyonel değil, proaktif bir karakter taşımaktadır. Türkiye, Çelik Kubbe’sini inşa ederken, yalnızca topraklarını değil; caydırıcılığını göğe de kazımaktadır.

aa6

Yeni Savaş Mantığına Uyum: Türkiye’nin Stratejik Uyarlama Yeteneği

Geleneksel savaş paradigmalarının yerini algoritmik karar sistemlerine, sensör bazlı harekât anlayışlarına ve entegre savunma katmanlarına bıraktığı günümüzde, Türkiye bu dönüşüme uyum sağlamakla kalmayıp yön veren aktörlerden biri hâline geliyor. Muharebe 2.0, çoklu alan yönetimi ve asimetrik tehditlere direnç gibi temel savaş kodlarının yeniden yazıldığı bir dönemi işaret ederken; Türkiye, kendi savunma doktrinini hem dijital hem de fiziksel katmanda yeniden inşa ediyor ve katmanları birbirine entegre hâle getirerek çok katmanlı bir güvenlik mimarisi/ekosistemi oluşturuyor.

Bu dönüşüm bölgesel/küresel bir caydırıcılığın da ötesinde, bağımsız karar alma yeteneği ve kriz anlarında stratejik refleks geliştirme kapasitesini de beraberinde getirmektedir. Artık sadece toprak değil; veri, spektrum ve uzay da korunması gereken vatan parçalarıdır.

Devamını Oku

Muharebe 2.0’da HAVELSAN CENGAVER ile Stratejik Üstünlük Elde Etmek

Muharebe 2.0’da HAVELSAN CENGAVER ile Stratejik Üstünlük Elde Etmek
0

BEĞENDİM

Times Of Defence Yazarı – Öğr. Gör. Ömer Memoğlu – 16 Temmuz 2025

 

Askerî kabiliyetlerin dijitalleştiği günümüz savunma paradigmalarında, insan unsurunun teknolojik olarak desteklenmesi zorunlu bir dönüşüme işaret etmekte ve muharebe 2.0 kavramı ortaya çıkmaktadır. Muharebe 2.0, modern muharebe sahasında yaşanan dijital dönüşümü, tek er nokta operasyonlarını, dijital askerleri ve yeni nesil savunma sanayii teknolojilerinin harp sahasındaki müşterek kullanımlarını ve entegre kabiliyetleri ortaya koymaktadır.

HAVELSAN tarafından geliştirilen CENGAVER Dijital Asker Projesi, bireysel askerin sadece fiziksel değil, bilişsel ve taktiksel gücünü de artırmaya/teknolojik teçhizatlarla donatılarak modern muharebe sahasında tabiri caizse birer “terminatöre” dönüşümlerine vurgu yapar.  Bu sistem, ağ merkezli harp doktrinlerinin bireye indirgenmiş bir versiyonunu sunarken, taktik saha verimliliğini üst düzeye çıkarma hedefiyle de şekillendirilmiştir.

c1

Stratejik Konumlandırma: Geleceğin Muharebe Sahasına Entegrasyon

 CENGAVER, geleceğin muharebe sahalarının ihtiyaç duyduğu durumsal farkındalık, komuta-kontrol (C2) entegrasyonu ve çok katmanlı iletişim altyapısı ile askerî birliklerin karar alma hızını artırmayı ve bilgiye dayalı harekât yapısını güçlendirmeyi hedeflemektedir. Geleneksel askerî yapıların statik yapısından dinamik ve mobil bir kuvvete geçişin dijital köprüsü olan bu sistem, modüler mimarisi ile çoklu senaryolara hızla uyarlanabilir. Askeri Endüstri 4.0 konsepti kapsamında hem bireysel hem birim seviyesinde veri temelli harekât imkânı sağlamaktadır.

Teknik Özellikler: Donanımsal ve Yazılımsal Bileşenler

 Giyilebilir Teknoloji Altyapısı: CENGAVER, bireysel askerin üzerine entegre edilebilen sensör ve modül bileşenler ile çalışmaktadır. Bu kapsamda vücut içi sağlık sensörleri, aktivite ölçüm sistemleri ve çevresel algılayıcılar öne çıkar.

Aktivite Takip Sistemi: Yüksek doğrulukta sağlık verisi takibi sunar; nabız, sıcaklık, hareket, pozisyon gibi çok sayıda biyometrik veriyi işler.

Konumlandırma Çözümü: GNSS sinyallerinin erişilemediği alanlarda bile ön kurulumsuz, yaklaşık 1 metre hassasiyetle göreli konumlandırma sağlar.

Veri Erişim ve Yayılım Mimarisi: Her kademeye özel bilgi akışı sunar; AR/VR ve mobil arayüzlerle taktik ve stratejik katmanlar arasında bilgi senkronizasyonu kurulabilir.

Platform Bağımsız Entegrasyon: Mevcut askerî sistemlerle entegre çalışabilir; yeni nesil sistemlere kolayca adapte edilebilir.

Modüler Sistem Yapısı: Her bir bileşenin bağımsız çalıştığı, görev odaklı modül tabanlı yapıya sahiptir.

Operasyonel Yetenekler ve Kullanım Alanları

CENGAVER, tek er seviyesinden yüksek komuta kademesine kadar kesintisiz ve iki yönlü bilgi akışı sağlayarak hem taktiksel sahada karar destek sistemlerine katkı sunmakta hem de eğitim süreçlerine entegre edilerek kuvvet hazırlığını desteklemektedir. Sistem; özel kuvvetler, zırhlı birlikler, sınır güvenliği timleri ve iç güvenlik birimleri gibi farklı disiplinlerde etkin şekilde kullanılabilecek esnekliğe sahiptir.

Ayrıca dijital ikiz ve simülasyon tabanlı hazırlık evrelerinde askerin bireysel performans verileri ile senaryo temelli eğitim programlarının entegrasyonunu mümkün kılmaktadır.

c2

Üretim Yapısı, Endüstriyel İş birlikleri ve Yerli Katkı

HAVELSAN CENGAVER, tamamen yerli Ar-Ge süreciyle geliştirilmiş olup, Türkiye savunma ekosistemindeki sivil-endüstriyel iş birliklerinin bir ürünüdür. Sistem; modüler tasarımı sayesinde güncellenebilir ve genişletilebilir bir altyapıya sahiptir. Bu durum, esneklik, lojistik sürdürülebilirlik ve uzun vadeli tedarik zinciri güvenliği sağlamaktadır.

Ayrıca üniversite-sanayi iş birliği modelleriyle geliştirilen sensör ve yazılım bileşenleri sayesinde teknolojik kıvraklığı yüksek ve ihracat potansiyeline sahip bir platform oluşturulmasına imkân tanınmaktadır.

HAVELSAN CENGAVER ile Muharebe 2.0’a Hazırlanmak

HAVELSAN CENGAVER, klasik muharebe anlayışından dijital ordulara/dijital askerlere geçişin önemli bir kilometre taşıdır. Sistem, sadece donanım yönüyle değil, karar verme sürecini hızlandıran ve destekleyen dijital zekâ yapısıyla da ön plana çıkmaktadır.

Giyilebilir teknolojiler, modüler yapılar ve yüksek hassasiyetli konumlandırma sistemleriyle desteklenen bu yapı, Türkiye’nin savunma teknolojilerinde ulaştığı stratejik özerkliği ve yeni nesil harp sahasına hazırlık düzeyini açıkça ortaya koymaktadır.

HAVELSAN CENGAVER, yakın gelecekte siber-fiziksel çatışma ortamlarının kaçınılmaz hâle geleceği savunma senaryolarında insan unsurunun teknolojiyle bütünleştirilmiş en rafine örneklerinden biri olarak değerlendirilmekte, ileri teknolojik ekipmanlarla/donatılarla desteklenmiş dijital askerler muharebe 2.0’a hazırlamaktadır.

Devamını Oku

GÖKSUR 100-N Nokta Hava Savunma Sistemi: Teknik ve Stratejik Analiz

GÖKSUR 100-N Nokta Hava Savunma Sistemi: Teknik ve Stratejik Analiz
0

BEĞENDİM

Times Of Defence Yazarı – Öğr. Gör. Ömer Memoğlu – 10 Temmuz 2025

 

GÖKSUR 100-N Nokta Hava Savunma Sistemi, ASELSAN tarafından özellikle deniz platformlarının satha yakın tehditlere karşı korunması amacıyla geliştirilmiş modern bir nokta hava savunma sistemidir. Su üstü platformlarının artan tehdit çeşitliliği, özellikle gemi savar ve seyir füzeleri gibi hızla değişen tehditlere karşı etkin, hızlı ve güvenilir koruma ihtiyacını doğurmaktadır. Bu gereksinim doğrultusunda geliştirilen GÖKSUR 100-N, modüler tasarımı ve yapay zekâ destekli atış kontrol sistemi ile mevcut deniz savunma mimarilerine yüksek entegrasyon kabiliyeti sunmaktadır.

Sistem, çoklu hedeflere eş zamanlı müdahale yeteneği ile çağdaş harp ortamlarında kritik öneme sahiptir. Yapay zekâ destekli Gelişmiş Atış Kontrol sistemine sahip olan GÖKSUR 100-N, su üstü platformların öz savunması için kritik önem taşımaktadır.

Teknik Özellikler ve Yetenek Profili

GÖKSUR 100-N, 15 km menzile sahip olup satha yakın mesafede gemi savar füzeler, seyir füzeleri, savaş uçakları, helikopterler ve insansız hava araçlarına karşı yüksek etkinlik sunar. Sistem, 160 mm çapında, 3.3 m uzunluğunda ve 142 kg ağırlığındaki güdümlü mermileri kullanır. Mermiler, itki vektör kontrollü yapısıyla yüksek manevra kabiliyetine sahiptir. Bu sayede ani ve karmaşık hareketler yapan hedeflere karşı başarılı angajman sağlar.

Katlanır kanat/kanatçık yapısı ve lazer yaklaşma sensörü hedef takibini ve isabet oranını artırırken, parçacık tesirli harp başlığıyla hedef üzerinde yüksek etkili hasar oluşturur. Çift yönlü kriptolu veri bağı, sistemin güvenli ve kesintisiz iletişim sağlamasına olanak verirken, gelişmiş güdüm algoritmaları özellikle deniz ortamının zorluklarına adapte edilmiştir. Yapay zekâ destekli atış kontrol sistemi, hedef tanımlama, önceliklendirme ve ateşleme kararlarında hız ve doğruluk sağlar.

123

Operatif Kullanım Alanları ve Stratejik Etki

GÖKSUR 100-N, öncelikli olarak su üstü platformlarının kendi kendini koruma kabiliyetini artırmak için tasarlanmıştır. Sistem, yakın mesafeden gelen gemi savar ve seyir füzeleri gibi yüksek hız ve manevra yeteneğine sahip tehditleri bertaraf ederek platformların hayatta kalma oranını yükseltir. Eş zamanlı çoklu angajman kabiliyeti sayesinde aynı anda birden fazla tehdide karşı hızlı ve etkin müdahale edebilir. Bu yetenek, modern deniz harp ortamlarında artan tehdit yoğunluğu karşısında kritik bir avantajdır.

Ayrıca, savaş yönetim sistemleri ile tam entegrasyon sağlayarak operasyonel koordinasyon ve bilgi paylaşımını da optimize eder. Modüler ve uyarlanabilir yapısı farklı gemi sınıflarına kolaylıkla entegre edilmesini mümkün kılarak deniz kuvvetlerinin savunma esnekliğini artırır.

Yerlilik Oranı ve Millî Savunma Ekosistemine Katkısı

ASELSAN tarafından geliştirilen GÖKSUR 100-N, yüksek oranda yerli ve milli teknolojiler içerir. Güdümlü mermiden atış kontrol sistemine, sensörlerden yazılıma kadar geniş bir teknoloji yelpazesinde millî kaynaklar kullanılmıştır. Bu durum, yerli savunma sanayii ekosisteminin gelişimine katkı sağlamakta, tedarik zincirinde dışa bağımlılığı azaltmakta ve stratejik özerkliği güçlendirmektedir.

Bununla birlikte modüler yapısı sayesinde sistem güncellenebilir ve diğer yerli platformlarla da uyumlu hâle getirilebilir. Ülke savunma kabiliyetlerine yaptığı katkının yanı sıra teknoloji transferi ve ihracat potansiyeli açısından da önemli bir ürün olarak ekosistemi etkileme kabiliyetine sahiptir.

Bilgi Grafiği

goksur

Gelecek Perspektifi

GÖKSUR 100-N, modern deniz platformları için kritik bir nokta hava savunma sistemi olarak gelişmiş teknik özellikleri ve yapay zekâ destekli kontrol sistemleri ile ön plana çıkmaktadır. 15 km etkili menzili, yüksek manevra kabiliyeti ve çoklu hedef angajman yeteneğiyle sistemin çağdaş deniz tehditlerine karşı etkin bir çözüm olduğu görülmektedir.

Modüler ve uyarlanabilir tasarımı ile farklı platformlara da entegre edilebilmesi stratejik ölçekte esneklik sağlar. Yerli teknoloji altyapısı ve millî katkı oranıyla ulusal savunma sanayiinin gelişimi için önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.

Önümüzdeki dönemde sistemin siber güvenlik ve yapay zekâ alanındaki gelişmelerle desteklenerek daha da optimize edilmesi beklenmekte/öngörülmektedir. Bu çerçevede GÖKSUR 100-N Türkiye’nin deniz savunmasında (Mavi Vatan’da) caydırıcı ve güvenilir bir unsur olarak yerini sağlamlaştıracak/pekiştirecektir.

Devamını Oku