Türkiye-Suriye MEB Anlaşması İddiası! Yunanistan’da Alarm Zilleri Çalıyor
Türkiye ile Suriye arasında olası bir Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması Yunanistan’da alarm zillerini çaldırdı. Yunan medyası, Ankara’nın Doğu Akdeniz’de yeni bir deniz yetki alanı stratejisi kurguladığını öne sürüyor ve Atina’da ciddi endişe oluştuğunu yazıyor.
Türkiye-Suriye Arasında Yeni MEB Senaryosu
Yunan basınında son günlerde öne çıkan haberlere göre Türkiye, Suriye ile MEB sınırlarını belirlemek için bir diplomasi süreci başlatmış olabilir. Bu olasılık Atina’da ciddi bir jeopolitik alarm yarattı. Çünkü olası bir Türkiye-Suriye MEB mutabakatı, Ankara’nın 2019’da Libya ile imzaladığı deniz yetki alanı anlaşmasına benzeyen yeni bir denge değiştirme hamlesi olarak yorumlanıyor.
“Türkiye Suriye’de Etkinliğini Artırıyor”
Yunan kaynaklar, Türkiye’nin Suriye’deki mevcut siyasi dengelerde daha fazla söz sahibi olmaya çalıştığını ve bu etkiyi kullanarak Şam yönetimiyle deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşmasına zemin hazırladığını savunuyor. Türkiye’nin böyle bir anlaşmaya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de dahil etmeye çalıştığı iddiası Yunan medyasında en çok dikkat çeken unsur.
Türkiye’nin Libya Modeli Endişesi
Yunanistan’da en çok konuşulan senaryo ise Libya modeli. Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile imzaladığı deniz yetki alanı anlaşması Doğu Akdeniz’de dengeleri değiştirmişti. Şimdi benzer bir anlaşmanın Suriye üzerinden gündeme gelmesi Atina’da ciddi bir “ikinci Libya mutabakatı” endişesi yaratıyor.
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Unsuru
Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni denklemde meşru bir aktör gibi göstermeye çalıştığını ileri sürüyor. Türkiye ise 2011’de KKTC ile imzaladığı kıta sahanlığı sınırlandırma anlaşmasına atıf yapıyor. Rum tarafı ise GKRY’nin tek meşru aktör olduğunu ve Mısır, İsrail, Lübnan gibi ülkelerle imzaladığı anlaşmaların bunun göstergesi olduğunu savunuyor.
“Türkiye Esad Sonrası Dönemi Kullanıyor” İddiası
Bir başka Yunan iddiası da Türkiye’nin Suriye ile normalleşme arayışını enerji diplomasisi için kullanmak istediği yönünde. Yunan basını, Ankara’nın Esad sonrası oluşabilecek yeni dengelerde deniz yetki alanı konusunda avantajlı pozisyon alma stratejisi güttüğünü öne sürüyor.
Doğu Akdeniz’de Enerji Savaşları
Olası bir Türkiye-Suriye MEB anlaşması durumunda Türkiye’nin bölgede yeni hidrokarbon arama sahalarına erişme ihtimali Yunan basınının dikkat çektiği bir başka unsur. Özellikle Kıbrıs-Suriye arasındaki deniz alanlarında, İsrail açıklarındaki Leviathan ve Mısır açıklarındaki Zohr sahaları gibi zengin doğalgaz rezervleri olabileceği konuşuluyor.
Yunanistan’ın Endişesi: Fiili Durum Stratejisi
Atina’nın temel kaygısı, Türkiye’nin uluslararası hukukta tartışmalı ya da sınırlı tanınırlığı olan aktörlerle anlaşmalar yaparak Doğu Akdeniz’de fiili durum yaratma stratejisini sürdürmesi. Libya anlaşmasının yarattığı uzun vadeli etkiler Atina’da iyi hatırlanıyor. Bu nedenle Suriye ile muhtemel bir mutabakat, Atina’da Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki iddialarını güçlendirecek yeni bir jeopolitik kart olarak görülüyor.
“Uluslararası Tanınırlığı Olmasa Bile Etkili Olabilir”
Yunan uzmanlar, Türkiye’nin Libya örneğinde olduğu gibi sınırlı uluslararası tanınırlığa sahip anlaşmalarla bile sahada yeni gerçeklikler yaratabildiğini hatırlatıyor. Bu tür hamlelerin diplomasi masasında Ankara’nın elini güçlendirdiğini ve statükoyu uzun vadede Türkiye lehine dönüştürebileceğini düşünüyorlar.
Doğu Akdeniz’de Yeni Kriz Senaryosu
Yunanistan için bu ihtimal yalnızca deniz yetki alanlarıyla sınırlı bir sorun değil. Türkiye’nin bölgede siyasi açıdan kırılgan aktörlerle işbirliği kurarak Doğu Akdeniz’deki mevcut statükoyu zorlayacak her adımı Atina’da “stratejik bir tehdit” olarak değerlendiriliyor. Bu bakış açısı, Türkiye-Suriye arasında atılabilecek her diplomatik adımı şimdiden yeni bir kriz başlığına dönüştürüyor.